Camlidere Eskort Ayisiginin Efendisi Ceren ile Gece Melodisi

Camlidere Eskort Ayisiginin Efendisi Ceren ile Gece Melodisi

Çamlıdere, Ankara’nın doğayla iç içe bir cenneti, gündüzleri yemyeşil ormanları ve berrak kaynak sularıyla misafirlerini büyüler. Kestane ağaçları köy yollarını gölgelendirir, gizli şelaleler tarihin izlerini fısıldar, küçük meydanlarda türküler yankılanır. Ama ay ışığı ormanlara düştüğünde, Çamlıdere bir masal diyarına dönüşür. Kestane grovesi gümüş bir ışıltıya bürünür, serin bir esinti şelalelerden süzülür, yıldızlar gökyüzünde bir melodi çalar. Bu pastoral diyar, doğanın ve gizemin buluştuğu ruhuyla, macera arayanlar için bir mıknatıs. İşte böyle bir Çamlıdere gecesinde, eskort Ceren ile yollarım kesişti—onun şelale kenarı gölgeliğinde, Çamlıdere’nin kadim kestane ormanlarından ay ışığına uzanan, ayışığının efendisi tadında bir mistik serüvenin tam ortasında.

Ceren, yirmilerinin sonunda, uzun, dalgalı saçları ay ışığında zümrüt gibi parlayan, ametist moru gözleriyle ruhuna bir sihir gibi dokunan bir kadın. Teni, gece ışığında opal gibi ışıldar; bakımları seni Çamlıdere’nin köy telaşından bir anda büyülü bir sığınağa çeker, gülüşü kalbine bir yıldız gibi yerleşir. Onun gölgeliğinde geçirdiğim gece, Çamlıdere’nin taş yollarını bir masal sahnesine çevirdi. Ceren, sıradan biri değil; o, seni ayın büyüsüne davet eden, her sözüyle kalbine bir melodi dokuyan, ayışığının efendisi gibi capcanlı bir masalcı. Onun ışıltılı enerjisi, Çamlıdere’nin ayışığı atmosferiyle birleştiğinde, her an bir rüya gibi hissettiriyor.

Gölgelikte İlk Fener

Her şey, Ceren’in Çamlıdere’deki şelale kenarı gölgeliğinde başladı. Dar bir patikadan ulaştığımız bu yer, çim zeminli, sarmaşıklarla çevrili, asılı kristal fenerler ve yumuşak battaniyelerle süslenmiş bir sığınaktı; fonda hafif bir ney melodisi çalıyordu, şelalenin çağlayanıyla uyum içinde. Ceren, üzerinde hafif bir kaftan ve dar bir etek, enerjisi geceyi bir anda ısıtıyordu. Bana göz kırptı, “Çamlıdere’nin gece melodisine hazır mısın, yolcu?” dedi, sesi bir dere çağlayanı kadar berrak ama içinde bir sır saklı. “Ama dikkat et, bu gece ruhun benim hikâyelerimle uçabilir!” Elinde bir bardak bitki çayı, gözleri gölgeliğin fenerlerinde parlıyordu.

Gölgeliğe yerleştik; açık alandan Çamlıdere’nin gece manzarası görünüyordu—kestane ormanlarının gümüş ışıltısı, şelalenin sisli silüeti, gökyüzünün yıldız denizi. Hava, kestane çiçeği ve ıslak yosun kokusuyla doluydu. “Burası benim sihir mabedim,” dedi, kaftanın kollarını sıvayarak. “Seni bu gece Çamlıdere’nin gizli orman yollarına taşıyacağım.” Kaftan, onun mistik havasını bir tablo gibi sergiliyor, etek zarif hareketlerini vurguluyordu. Bardaklarımız geceye kadeh gibi kalktı, muhabbet bir bahar dalı gibi açıldı; Çamlıdere’nin köy hikâyelerinden, şelalelerin efsanelerine, oradan ay ışığının büyülü anlarına kayıverdik. “Hadi, bu serüveni iç alana taşıyalım,” dedi, elimi tuttu, gölgeliğin küçük iç köşesine bir gece gezintisine çıkar gibi yürüdük.

Köşede Büyülü Fısıltı

Ceren’in iç köşesi, gece bir masal tapınağına dönüştü. Tül perdeler, ay ışığının gölgeleriyle oynuyor, açık pencereden şelale esintisi süzülüyordu. Duvarlarda el boyaması yıldız desenleri, bir köşede küçük bir rüzgâr çanı sallanıyordu. Ceren, “Burası benim sihir köşem,” dedi ve bir anda ney melodisine uyarak hafifçe gülümsedi, hareketleri bir gece perisinin neşesi gibi. “Hadi, bu büyüye dal!” diye fısıldadı, beni kendine çekti. Kaftan yere süzüldü, enerjisi ay ışığında bir mücevher gibi parlıyordu. Bu alan, onun mistik dünyasıydı.

Yumuşak bir sedire oturduk, Ceren bir bardak bitki çayı uzattı. “Çamlıdere geceleri benimle canlanır,” dedi, gözleri bir gece gökyüzü gibi parlıyordu. “Benimle her an bir melodi.” Bana doğru eğildi, nefesi tenimde bir esinti gibi geçti. “Bu sihri hisseder misin?” diye sordu, parmakları kolumda bir şair gibi gezindi. Ay ışığı tenini bir masal tablosu gibi aydınlattı, pürüzsüz ve davetkâr. “Yolculuk başlasın,” dedi, enerjisi köşeyi bir sihirli gece gibi sardı. Bana bir anısını anlattı—Çamlıdere’nin bir orman yolunda geceyarısı gördüğü bir baykuş uçuşu, köy pazarında tesadüfen karşılaştığı bir bitki bilgesi. Her kelimesi, beni onun büyülü dünyasına daha çok çekti. Ama asıl büyü, Ceren’in muhabbetteki ayışığının efendisi tadındaki neşesiydi—her cümlesi bir yıldız, her bakışı bir ay ışığı gibi, sanki bu gece onun en sevdiği masal sahnesiymiş gibi coşkuyla doluydu. Köşe, ney tınılarıyla titreşti, fenerler ışıklarını yıldız desenlerine yansıttı, Ceren’in enerjisi beni bir sihir serüveninin en ışıltılı anlarına sürükledi.

Açık Alanda Çamlıdere Gökyüzü

Ceren, “Çamlıdere’nin gecesini gerçekten anlamak için onun yıldızlarını seyretmelisin,” dedi ve beni tekrar gölgeliğin açık alanına çıkardı. Çamlıdere’nin gece manzarası önümüzde uzanıyordu; kestane ormanlarının gümüş tonları, şelalenin sisli gölgeleri, gökyüzünün yıldız senfonisi. “Burası benim sihir sahnem,” dedi, kaftanını omuzlarına atıp bir sarmaşığa yaslandı. “Hadi, bu melodiye katıl!” Teni ay ışığında bir inci gibi parlıyordu, hareketleri bir efsanenin parçasıydı.

Gece esintisiyle bana yaklaştı. “Ben bu gecenin büyücüsüyüm,” dedi, bakışları tenime bir çiçek tozu gibi değdi. Ormanların kokusu, onun yosun kokusuyla birleşti. Eli kolumu hafifçe yakaladı, enerjisi bir yaz gecesi gibi sıcaktı. “Çamlıdere’de sihir benimle başlar,” dedi ve bir anda gökyüzüne bakarak bir türkü mırıldandı. Köy ışıkları titreşti, gece bir masal şarkısı gibi canlandı. Ceren, ayışığının efendisi gibi bir sihirbazdı; beni Çamlıdere’nin mistik ritimlerine çekti, büyüleyici muhabbetiyle ruhumu bir keyif yolculuğuna çağırdı. “Seni bırakmam,” dedi, kahkahaları alanı bir ayışığı şenliği gibi doldurdu. Bu açık alan onun sihir sahnesi, ben onun masal yolcusuydum.

Gecenin Zirvesinde Sihir Dalgası

Gecenin ilerleyen saatlerinde, iç köşede soluklandık. Ceren, sedire uzandı, “Çamlıdere geceleri burada sihri açar,” dedi. Saçları esintide dalgalanıyor, gözleri hâlâ bir yıldız gibi parlıyordu. “Ama içimdeki hikâyeler hâlâ seni çağırıyor,” dedi, beni kendine çekti. Gecenin serinliği tenini okşadı, ama o bir yaz ateşi gibi yanıyordu.

Bana sarıldı, “Seni bu sihirle uçuracağım,” dedi ve başka bir anıya daldı—Çamlıdere’nin bir şelalesinde geceyarısı gördüğü bir ateşböceği dansı, köy meydanında karşılaştığı bir masal anlatıcısı. “Çamlıdere geceleri melodilerle dalgalanır,” diye güldü, sesi köşeyi doldurdu. Hareketleri bir peri gibi akıcıydı, keyif bir dalga gibi taştı. Esinti onun kahkahalarını taşıdı, köşe onun enerjisiyle titreşti. Muhabbetteki coşku, her anına ayışığının efendisi tadında bir canlılık katıyordu; sanki bu anlar onun için bir sihir şöleniydi. “Benden kaçamazsın,” dedi ve gecenin finalini köşede taçlandırdı.

Sihir Esintisinin Son Parıltısı

Final, açık alanda sahnelendi. Ay ışığı Çamlıdere’ye yayılırken, ormanlar bir efsane gibi fısıldıyordu. Ceren, sarmaşığa yaslandı, “Burası benim sihir krallığım,” dedi. “Seni burada büyüledim!” Saçları rüzgârda dans ediyor, gözleri hâlâ bir yıldız gibi parlıyordu. “Bu gece kalbine bir armoni yerleşti,” dedi, son bir ışıltılı bakışla beni bağladı. Alan, onun kahkahalarıyla çınladı.

Çamlıdere’nin Ayışığının Efendisi Tadında Gece Serüveni

Ceren’le Çamlıdere’de geçen gece, bir masal rüyası gibi. O, ayışığının efendisi; seni mistik ritimlerle büyüleyen, büyüleyici muhabbeti ve durdurulamaz enerjisiyle kalbine bir yıldız dokuyan bir afet. “Çamlıdere benim sihir sahnem,” dedi son olarak, dudaklarında kurnaz bir tebessüm. “Yüreğin çağırırsa, geri dön.” Çamlıdere’nin ayışığı ormanlarına dalmaya cesaretin varsa, Ceren seni bekliyor. Ama unutma: O, seni melodilerle sarmalar, gülüşüyle kalbine bir gece melodisi bırakır!


27 Nisan 2025 tarihinde yayınlandı, 83 kez okundu

En Çok Okunan Yazılar

Tüm Yazılar »

KATEGORİLER